İlk günümüzün aksine, Şanghay’daki ikinci günümüz epeyce dolu geçti. Sabah 8 gibi kalktıktan sonra hızlıca hazırlanıp Şanghay sokaklarına attık kendimizi. Bir önceki gün sert rüzgarın da etkisiyle Şanghay bizi serin bir havayla karşılamıştı ama neyseki sonraki günler rüzgar etkisini kaybetti ve bizi sıcacık, tertemiz, kupkuru bir hava, masmavi bir gökyüzü ve sapsarı bir güneş ile başbaşa bıraktı 🙂
Kahvaltı için seçtiğimiz mekan daha önce Gençer ile de deneyip memnun kaldığımız Alimentari Grill oldu. Saat 9 olmadan mekana girdiğimizden olsa gerek ilk müşterileri bizdik ve kahvaltı servisinin 9 itibariyle başlayacağını öğrenince biraz üzüldük 🙂 Arka bahçelerine oturup biraz bekledikten sonra siparişlerimiz gelmeye başladı, yanına Müge reyondan seçtiği peynir ve zeytinleri de ekledi ve güzel bir kahvaltı yaparak oradan ayrıldık.
Kahvaltı sonrası ilk hedefimiz şehrin imza yapılarından biri olan Şanghay Televizyon Kulesi (Shanghai Oriental Pearl TV Tower) oldu. Aslında Şanghay’a Ada ile ilk gelişimizde TV Kulesi‘ne gitmiştik ama o zaman Ada küçük olduğu için kule içerisindeki Roller Coaster’a binmesine izin vermemişlerdi (120cm boy sınırı var). O zamandan içimizde kalan bu Roller Coaster macerasını da deneyimlemek için bir kez daha TV Kulesi’nin yolunu tuttuk ve bu sefer Ada’nın boyu gerekli sınıra ulaşmıştı 🙂
Kulenin üst küresindeki manzara izleme aktivitesini hızlıca geçtikten sonra alt küreye indik ve roller coster biletlerini (99RMB) aldık. Eskiden karanlık bir ortamda yapılan bu kısa roller coster aktivitesi artık VR teknolojisinin yardımıyla yapılıyor. Size oturduktan sonra VR gözlüklerini takıyorlar ve roller coaster bu sayede extra heyecanlı (veya korkutucu!) bir hale geliyor. Gökdelenlerin arasından uzaya çıkıyor, sonra okyanusun dibine doğru hızla iniyorsunuz. Ben epeyce keyif aldım ama önümde oturan Müge ve Ada için aynı şeyi söyleyemeyeceğim 🙂
TV Kulesi’nden sonra gene bir Didi aracı vasıtasıyla bu sefer Olimpiyat Elemelerine gittik. Orda olduğumuz hafta Şanghay’da BMX Freestyle, Break Dans, Tırmanma ve Kaykay dallarında olimpiyat elemeleri yapılıyordu ve gitmeden biletleri almıştım. İçeri girdikten sonra anladık ki aldığım bilet sadece “içeri giriş” biletiymiş 🙂 Yarışmaların yapıldığı yerlere girmek için başka bir bilet daha almak gerekiyormuş!
Yarım yamalak Çincemle, Çince bir uygulama üzerinden bilet almaya çalışmasaydım keşke diye geçirdim içimden ama artık çok geçti 🙂 İşin kötü yanı o günün biletleri tükenmiş olduğundan o anda alma şansımız da kalmadı. Biz de bir süre dış alanlarda düzenlenen aktivitelere bakındıktan sonra öğle yemeğine geçmek üzere oradan ayrıldık.
Öğle yemeği için Pudong tarafında yeni açılmış olan “EKA Tianwu” adında Xintiandi’ye benzetebileceğimiz (ama mimari olarak benim daha çok hoşuma giden) bir yere gitmek istedik. Yeni açıldığından ve güzelliğinden olsa gerek epeyce insan gerek yemek yemek gerek de fotoğraf çekmek için oraya gelmişti. Hatta çoğunluk fotoğraf çekmek için oradaydı diyebilirim 🙂
Tanıdık bir tad olarak, Garlic‘in fast food tarzında restoranı olan Garlic Barbecue‘nün de bir şubesi mevcut EKA Tianwu içerisinde. Biz de burayı denemek istiyorduk ki, ailede çoğunlukla son sözü söyleyen Ada’nın tercihi nedeniyle Baker & Spice‘da karar kıldık. Ada da benim gibi buranın makarnalarından Penne Pesto Chicken’ı çok sevdiği için ve muhtemelen girişte dondurma satıldığını da gördüğü için burayı tercih etti diye düşünüyorum 🙂
Yemek sonrası hemen ileride bir Cafe’de kahvelerimizi de içtikten sonra EKA Tianwu içerisinde son bir tur daha attık. Mimari açıdan gerçekten güzel bir yapı ortaya çıkmış. Şanghay’da yaşıyor olsaydık Pudong tarafında yer almasına rağmen EKA Tianwu’yu sık sık ziyaret ederdik diye düşünüyorum 🙂 Artık bir soluklanma vakti gelmişti ve biz bir Didi çağırıp evin yolunu tuttuk.
Evde biraz zaman geçirip dinlendikten sonra akşam yemeği için gene geçmişteki favori mekanlarımızdan birine, bu sefer de Bulgar Restoranı Vancas‘a doğru yol aldık. Ne yeri, ne sahibi, ne menüsü, yıllardır değişmeyen Vancas’ta bizim de siparişlerimiz değişmedi. Peynirli pita ekmeği, Shopska salatası ve kocaman levreklerden oluşan menü hem bizi hem Ada’yı ziyadesiyle memnun etti 🙂
Yemeğin ardından anne kız hemen yakındaki Helen Nail SPA‘da manikür pedikür molası verirlerken ben Şanghay sokaklarını bir süre tek başıma adımladım, bir süre de kahvemi yudumladım, sonrasında onları almak için Helen’in yolunu tuttum 🙂 Beraberce eve yürüdük, vardığımızda artık iyice yorulmuştuk.
Müge ve Ada günü hemen noktalarken ben önceki haftadan beri beni rahatsız eden sırt ağrısının da etkisiyle bir masaj yaptırmak istedim. Sevgili dostum Osman’ın tavsiyesi ile, yürüme mesafesinde olan (1124 West Beijing Road) Yia Thai adlı masaj salonuna gittim ve Dianping uygulamasından da aldığım ek indirim ile sırtıma sırtıma yaptırdım masajları 🙂 Bu şekilde ikinci günümüz de noktalanmıştı…
Çok güzel bir gezi olmuş sırt ağrın geçmiştir inşallah
Demek o gün bugünmüş. Uzun aradan sonra yazın hayatına geri dönmen hepimizi sevindirdi. Demek biraz dinlenince insan daha verimli oluyor galiba. Her bir yazında kendini aşarak yoluna devam etmeni dilerim. Daha nice güzel yazılarla bizleri buluşturursun inşallah. Çok çok sevgi ve selam.
Sırt ağrısından eser kalmadı Nuray hanım, merak etmeyin 🙂
Kendime sizi örnek alıyorum Necmi bey..
Su ana kadar okudugum yazilarda dikkatimi ceken bir baska nokta su oldu. Gidilen mekanlarin servis saatlerinden / restorasyona girmis olmasindan, kisacasi bilgi eksikliginden kaynaklanan basarisizlik orani 🙂 Eskiden olsa siki dostum nokta atis yapardi, 7 sene uzak kalmanin bir belirtisi midir?
Paslanmışız be sıkı dostum, bir de tabii orada yaşamayınca farklı oluyormuş. Ama mazeretlerin ardına saklanmayı sevmem beni bilirsin 🙂