Şanghay merkezde geçirdiğimiz üç yoğun günün ardından dördüncü günü Şanghay’a yakın turistik şehirlerden biri olan Hangzhou’ya ayırdık.. Hangzhou’ya eskiden hızlı trenle 1.5 saatte gidilirken son bir aydır yeni-hızlı trenlerle 45 dk’da varılmaya başlanmıştı.. Biz de bu yeni trenleri denemiş olduk.. Şanghay Hongqiao Tren İstasyonu’ndan (havaalanının hemen yanındaki) kalkıp Hangzhou’ya 45 dk’da varan bu trenleri denemek isterseniz bilet ücreti olarak 82RMB ödemeniz gerekiyor.. Tek yön ücreti olan bu meblağ belki tren ortalamasının üzerinde ama o hıza değiyor cidden 🙂
Sabah 09:00da kalkacak trenimiz için 08:30 gibi tren istasyonuna vardık.. Kentin bu yeni tren istasyonuna ben de ilk kez geliyordum.. Bir havaalanı kadar geniş, ferah, temiz bir tren istasyonu inşa edilmiş gerçekten de.. Herşey düzenli ve dakikti.. Trenimiz tam vaktinde hareket etti, saatte 356 km hıza kadar çıktı, ve 45 dk sonra Hangzhou’ya vardı..
Hangzhou tren istasyonu Şanghay ile karşılaştırınca biraz sönük kaldı haliyle 🙂 İstasyon içinde bulunan bir masadan 5RMB vererek Çince bir Hangzhou haritası aldık her ihtimale karşı.. İstasyondan dışarı çıkınca karşımıza gelen ilk otelin içine girip lobide masada duran İngilizce turist haritalarından birini alıp çıkınca 5RMBnin çöpe gittiğini de anlamış olduk 🙂 Hangzhou’nun görülmesi gereken en önemli yeri olan gölüne, yani West Lake’e taksi tutmak yerine yürüyerek gitmeyi tercih ettik.. İstasyon yakınlarında gördüğümüz bir trafik polisine derdimizi Çince anlatmaya çalıştım ve hangi yöne doğru yürümemiz gerektiğini sordum.. Polis bize cevap verene kadar geçen o kısa sürede etrafımızda yoldan geçen epeyce Çinli birikmiş, meraklı gözlerle bizi izlemeye başlamıştı bile.. Yönümüzü belirleyip yürümeye başladık..Yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşün ardından göl göründü..
Gölün etrafında güney istikametine doğru bir süre yürüdükten sonra “bu iş böyle gitmez” dedik ve bisiklet kiralamaya karar verdik 🙂 Göl gerçekten de epeyce büyük ve eğer tamamını görmek istiyorsanız bisiklet kiralamanız kesinlikle tavsiye edilir.. Hangzhou’nun çok güzel bir bisiklet kiralama sistemi olduğunu da bu sayede öğrenmiş olduk.. Öncelikle ödemenizi yapıp bisikletleri alacağınız ana noktayı bulmanız gerekiyor.. Bizim kullandığımız nokta, istasyondan göle doğru dümdüz inip, göle ulaştıktan sonra sola dönüp (göl kenarından değil, araba yolundan) 10 dk kadar yürüdükten sonra karşınıza çıkan kiralama merkeziydi..
Sistem şu şekilde işliyor: Öncelikle 300RMB depozit verip isim ve pasaport no bilgilerinizi içeren minik bir kağıt dolduruyorsunuz.. Size bunun karşılığında bir kart veriyorlar.. O kartı kullanarak hemen orda bulunan park sisteminde kilitli bulunan bisikletlerden istediğinizi seçerek bağlı bulunduğu kilide kartınızı okutuyorsunuz.. O anda kilit açılıyor ve sizin süreniz başlıyor.. O bisikleti istediğiniz kadar kullanıp, gölün etrafında bir çok yerde bulunan bisiklet parklarına kitleyebiliyorsunuz.. Kitlemek için bisikleti kilide yerleştirip kartınızı okutmanız gerekiyor.. Sonuç olarak elinizdeki kartla şehrin herhangi bir noktasında bisiklet alıp, istediğiniz yere bırakabiliyorsunuz.. Aynı bisikleti kullanmak durumunda da değilsiniz.. Parkta bulunan herhangi bir bisikleti alıp yolunuza devam edebilirsiniz.. Parkın olmadığı yerlerde de problem yok, çünkü bisikletler üzerlerinde tekerlek kilitleriyle geliyorlar, tek yapmanız gereken kilidi kitleyip anahtarı yanınıza almak.. En sonunda bisikleti aldığımız noktaya bıraktığımızda (size verdikleri kart ile minik pembe kağıdı da vermeniz gerekiyor, sakın onu atmayın) nerdeyse 4 küsür saat için 4RMB gibi bir rakam ödedik.. 300RMB depoziti geri aldıktan sonra tabii 🙂
Gölün etrafında gezerken güzel manzarayı seyretmek dışında bir çok farklı mekana da giriş yapabilirsiniz.. Biz turumuz esnasında bir adet tapınağa bir de Leifeng Pagoda’ya giriş yaptık.. Bunun yanısıra manzarasını beğendiğimiz yerlerde durarak minik keşifler yapmayı da ihmal etmedik tabii.. Saat 17:00’da kalkacak olan trenimize yetişmek için 16:15 gibi gölün yakınlarından taksiye atladık ve istasyona zamanında ulaştık.. Dönüş yolunda en fazla kaç km hıza çıktığımız konusunda hiçbir fikrimiz yok çünkü üçümüz de sızmışız yorgunluktan 🙂
Şanghay’a dönünce eve gitmeden akşam yemeğini Hongmei Lu tarafında yemeye karar vermiştik, bu nedenle biz tren istasyonundan Müge ise ofisten o tarafa doğru yola çıktık.. Ünlü Pearl City binasında buluştuk ve önce orayı bir gözden geçirdik.. Sonrasında Hint yemeği yemek için favori mekanlarımızdan biri olan Bukhara’ya geçtik.. Orada sitenin takipçilerinden sevgili Hakan Bey ve ailesi ile de karşılaştık.. Bukhara onların da favori mekanıymış 🙂 Acısıyla tatlısıyla, özellikle de acısıyla yemeğimizi yedikten sonra tatlı kısmı için özel olarak Julies’e doğru yollandık.. Kocaman çikolatalı fondüleri bizim yemek sonrası tatlımız oldu, 4 kişi olmamıza rağmen iki kişilik fondüyü bitiremedik neredeyse.. Kalanı kaşıklayacaktım ama Müge izin vermedi 🙂
Fondü sonrasında artık mutlu ve mesut bir şekilde eve dönebilirdik, ilk bulduğumuz taksiye atlayıp öyle yaptık 🙂
En kötü günleriniz böyle olsun….
Amin, cümlemizin 🙂