Buradan Ayşe Arman’a seslenmek istiyorum öncelikle.. Yazdığı o yazıyla kim bilir kaç kişinin kafasına soktu Vietnam’ı, özellikle de Ha Long Bay’i ziyaret etme fikrini.. Müge de o yazıyı okuduktan sonra sürekli olarak beni Vietnam konusunda ikna etmeye çalıştı. Ve sonunda onun iş ziyaretini benim boş vaktimle birleştirip bu ülkeyi ziyaret etme fırsatını yakaladık.. Şunu da belirtmeliyim ki kesinlikle pişman olmadık.. Vietnam kesinlikle gezilip görülmesi gereken bir ülke.. Net.. 🙂
Benim perşembe gecesi geldiğim Ho Chi Minh City’e Müge önceki pazar gününden gelmiş, işlerini halletmeye başlamıştı.. Cuma günü de çalışmak durumunda olduğundan ben kentteki ilk günüme tek başıma sokakları turlayarak başladım.. Kaldığımız otel (Novotel Saigon Centre) lokasyon olarak epey merkezi olduğundan bir çok tarihi ve turistik mekana yürüyüş mesafesindeydi. Öncelikle Turtle Lake’i hedefledim, sonra yürüyüşe devam edip Savaş Kalıntıları Müzesi’ni (War Remnants Museum) ziyaret ettim, daha sonra rotamı güneye çevirdim ve Reunification Palace ve Notre Dame Katedrali’ni dışarıdan inceledikten sonra Merkez Postanesi’nin (Saigon Central Post Office) içine girerek soluklandım.. Sonrasında nehre kadar yürüyüşe devam ettim ve kafamdaki rotayı bitirmiş olmanın verdiği huzur ile otele geri döndüm 🙂
Buraya gelmeden önce yaptığım kısa (biraz tembelim evet) araştırmada motorsiklet yoğunluğu yüzünden yollarda yayalar için karşıdan karşıya geçmenin epeyce tehlikeli olabileceğini okumuştum ama yıllarını İstanbul ve Şanghay sokaklarında geçirmiş olmanın avantajıyla ortama hemen uyum sağladım ve bu konuda hiç sıkıntı çekmedim. Siz kendinizden emin, yavaş ama kararlı adımlarla karşıya geçin, gelen motorlular kendi rotalarını zaten size göre ayarlıyorlar merak etmeyin 🙂
Akşam saatlerinde haftasonu programımız için biraz inceleme yaptım, bir kaç yere mail attım ve sonunda iki adet günübirlik tur almanın mantıklı olacağına karar verdim 🙂 Tur şirketini seçerken ise gene Tripadvisor’daki yorumlari ve attığım emaillere verilen cevaplar içerisinde yaptığım değerlendirmeyi (cevap ne kadar hızlı, ne kadar bilgilendirici, ne kadar detaylı, ne kadar düzenli, imla kurallarına ne kadar uygun, yaklaşım ne kadar pozitif vb. gibi önem verdiğim noktalar var. Biraz takıntılıyım sanırım) baz aldım.. Sonuç olarak kazanan Tiger Tours oldu ve ilk günlük turumuzu bu şirket ile yapmaya karar verdik..
Tiger Tours müşterilerine özel turlar sunan bir şirket.. Böylelikle tur esnasında daha rahat hareket etme, tur rehberinden daha fazla bilgi alma gibi avantajlara sahip oluyorsunuz.. Tabiiki fiyatları grup turlarına göre biraz daha yüksek ama tur sonunda buna değdiğine karar verdik.. Bu sadece benim değil, Mügenin ve bizimle birlikte bu turları alan arkadaşının ortak fikriydi.. Eğer bu şekilde bir özel tur almak isterseniz, bu şirketi kesilikle öneririm.. Şirketin aynı zamanda kurucusu da olan Loan maillere gayet hızlı ve doyurucu şekilde cevap veriyor, kendisine bir kez de buradan teşekkür edeyim 🙂
İlk gün turumuzu ünlü Gu Chi tünellerine yapmaya karar verdik.. Yarım ve tam gün olmak üzere iki tane alternatifimiz vardı.. Şehirde geçirecek zamanımız kısıtlı olduğundan yarım günlük bir tünel turu yerine, Tiger Tour’un tam günlük turunu almak bize daha mantıklı geldi.. Bu tur kapsamında sabah otelden rehberimiz Mai ile birlikte ayrıldık ve yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk sonrası turun ilk ayağı olan Black Lady Mountain’a ulaştık..
Dağın hikayesinden bahsedeyim kısaca.. Zamanında burada kocasıyla birlikte kara tenli bir kız yaşarmış.. Birbirlerini çok severlermiş.. Günün birinde savaş çıkmış ve kızın kocası savaşa gitmiş.. Adamdan uzun süre haber alınamayınca kıza talipliler gelmeye başlamış.. Kız bunları reddediyormuş ama en sonunda zorla da olsa adamın biri kızı kendisine ikinci hanım olarak almış.. Bu duruma dayanamayan kız ise kendisini bu dağdan atarak intihar etmiş.. O gün bugündür insanlar bu kızı cesaret ve güç sembolü olarak görüyor, bu dağa gelip dua ediyorlarmış..
Dağa teleferikle çıkıyorsunuz, dönüşte gene telefererik veya kaydırak ile inebilirsiniz.. Hava yağmurlu olduğu için çok istememize rağmen kaydırak tecrübesini yaşayamadık maalesef 🙂 Yukarı çıktığınızda uçsuz bucaksız bir Vietnam manzarası ile karşılaşıyorsunuz.. Sonrasında merdivenleri kullanarak biraz daha yukarıdaki tapınağa doğru ilerledik.. Sanırım turistik amaçlı gelen bir biz vardık o saatte 🙂 Tapınağı gezip etraftaki maymunlarla ilgilendiktan sonra biraz daha etrafı dolaşıp teleferikle aşağıya indik.. Aşağıda aracı beklerken rehberimizin aldığı değişik bir tada sahip olan mangolardan da afiyetle yedik 🙂
Bu arada yolculuk esnasında rehberimiz Mai’ı da yakından tanıma fırsatı bulduk. Kendisi 4 sene İtalya’da üniversite okumuş, akıcı İtalyancaya ve iyi derecede İngilizceye sahip, bilgi birikimi yeterli ve tecrübeli bir rehber.. Annelik nedeniyle bir süre ara verdiği rehberlik işlerine çocuklar biraz büyünce geri dönmüş 🙂 Türkiye’de futbolun sevildiğini biliyor, tanıdığı takımlar ise “sırasıyla” Galatasaray ve Fenerbahçe 🙂 Biz kendisini çok sevdik, o da bizi çok sevdi ve ileride planladığı Tibet gezisine çıktığında Şanghay’a da uğrayacağına söz verdi 🙂 Eğer Tiger firmasından tur alacak olursanız Mai ile turlamanızı öneririz..
Black Lady Mountain’dan sonraki hedefimiz buranın en büyük ve en ünlü tapınaklarından biri olan Cao Dai Tapınağı idi.. Burada saat 12’de düzenlenen özel ayine de şahitlik etme fırsatı yakaladık.. Caodaizm ile ilgili de epeyce bilgi aldık Mai’den ama zaten uzun olacak yazıyı daha da uzun hale getirmemek için çok detaya girmeyeyim 🙂 Öğrendiğim, ve bana ilginç gelen bir detayı paylaşayım.. Ünlü yazar Victor Hugo caodai misyonerlerinin ruhsal lideri olarak bilinirmiş..
Ayin sonrasında tapınağın etrafını biraz turladık ve günün üçüncü aktivitesi için, yani merakla görmeyi beklediğimiz Gu Chi Tünelleri için yola çıktık.. Yol üzerinde lokal bir restoranda mola verdik ve Mai yemeklerimizi ısmarladı.. Genelde balık, pilav ve yeşillikten oluşan Vietnam yemeğini afiyetle yedik ve sonrasında yola devam edip yaklaşık yarım saat sonra tünellere vardık.. Öğleden sonra vardığımız için içerisi çok kalabalık değildi, bu bağlamda şanslıydık..
Önce bizi diğer gruplarla beraber bir video merkezine aldılar ve burada Vietnam Savaşı ve bu tüneller ile ilgili bilgilerin verildiği kısa bir film izlettiler.. Sonrasında gruplar turlarına başladı, bu esnada biz Mai’den tünellerle ilgili detay bilgiler aldık ve Vietnamlıların savaş boyunca gösterdiği fedakarlıkları görünce gerçekten de etkilendik.. Sonrasında biz de turumuza başladık..
Tur boyunca bu tünellerin gerçekten de ne kadar küçük ve dar olduğunu, burada bir yaşam sürdürmenin, bir savaş vermenin ne kadar büyük bir fedakarlık gerektirdiğini düşünuyorsunuz.. Tünellerin turistler için genişletilmiş versiyonunda 30 metre kadar sürünüyorsunuz ve ben epeyce zorlanıp kan ter içinde kaldığımı söylemeliyip tüneli bitirene kadar.. Turun sonunda ayrıca isteyenlere gerçek tüfeklerle atış talimi yapma imkanıda sunuluyor.. Tanesi yaklaşık 1.5 USD’den en az 10 adet mermi alırsanız gerçek bir AK47 ile atış yapmanın heyecanını da yaşayabilirsiniz..
Gu Chi Tünellerine yaptığımız tur günün son aktivitesiydi belki ama benim en çok hoşuma giden ve aklımda yer edecek kısım bu kısımdı diyebilirim.. Turun sonunda bizi çıkışta bekleyen arabaya atlayıp şehir merkezine doğru yola koyulduk.. Otele vardığımızda saat 6:30 olmuştu bile ve biz turdan genel anlamıyla o kadar memnun kalmıştık ki Mekong Delta turunu da Tiger ile, Mai’ın rehberliğinde yapmaya karar vermiştik 🙂 Hemen Loan’a mail attım, tur için fiyat aldım, sonra bir mail daha attım, indirim istedim, sağolsun beni kırmadı ve az da olsa bir indirim yaptı 🙂 Sabah 8’de Mai ile resepsiyonda buluşmak üzere anlaştık ve günü yorgun ama mutlu bir şekilde noktaladık..
Sabah gene güne erken bir kahvaltı sonrası yola çıkarak başladık.. Mekong için klasik tur yerine Mai’in önerdiği Eco Tour adlı alternatif Mekong Turunu almaya karar vermiştik. Böylelikle klasik turdaki kalabalıktan uzaklaşıp daha sessiz sakin kendi halimizde bir tur yapacaktık 🙂 Bu bağlamda ilk hedefimiz olan bir kasabanın minik limanına bir kaç saatlik yolculuk sonrası ulaştık.. Burada arabadan inip nehir kenarında bizi bekleyen bir tekneye atladık ve Mekong Nehri’nin kollarından birinde ilerlemeye başladık.. Gercekten de güzel başlamıştı yolculuk, nehirde yavaş yavaş ilerliyorduk, nehir kenarındaki evlerde yaşayan çocuklarla el sallaşıyorduk 🙂
Bu arada nehrin üzerinde bize doğru gelen teknelerde değişik bir şey farkettik.. Teknelerin gözü vardı 🙂 Gerçekten de her teknenin ön kısmına kocaman bir çift göz çiziliydi.. Bunun nedenini Mai bize anlattı.. İnanışa göre nehrin dibinde bir ejderha yaşarmış ve bu ejderha tekneleri yutarmış.. Buna karşı bir önlem olarak yerliler teknelerin ön kısmına (suya bakacak şekilde) bir çift göz yapmaya karar vermişler.. Böylece ejderha suyun içinden yukarı bakınca, aşağı bakan bir çift göz görecek, “Hmm, bu yukarıdaki de ejderha olsa gerek, saldırmayayım” diyecek ve böylelikle tekne güvenli bir şekilde yoluna devam edecekmiş..
Kısa bir tekne yolculuğunun ardından bir köye vardık ve tekneden inip iskelede kurulmuş olan “misafir odası”na geçtik ve burada ikram edilen Vietnam çayından tattık.. Bu arada uykusundan uyandırdığımız ve keyfini böldüğümüz kediden de özür dilemeyi ihmal etmedik 🙂 Sırada bisiklet turu vardı, aşağıda bisikletlerimiz hazırdı.. Bir kaç sürmeyi hatırlama amaçlı denemenin ardından herkes bisikletlerine atladı ve köyün dar yollarında ilerlemeye başladık.. Bisikletlerin ve arada sırada geçen motorsikletlerin sesi dışında tek duyduğumuz doğanın sesiydi.. Ha bir de yanından geçtiğimiz evlerdeki çocukların “hellooo”ları vardı 🙂
Bisiklet turunun ilk molasıni Bay Hai’ın evinde verdik.. Önce evde biraz oturup soluklandık ve ikram edilen çaydan yudumladık.. Sonrasında evin önündeki nehirde (aslında nehirden çok çay demeli belki de) bizi bekleyen ince uzun sandallarla kısa ve huzurlu bir yolculuğun ardından Bay Hai’in tarlasına ulaştık. Biz sudan yavaş yavaş ilerlerken o karadan daha hızlı gelmiş ve bizi karşılamaya yetişmişti bile.. Hep beraber bizim için hazırladığı masaya doğru ilerledik..
Masa gerçekten de süper görünuyordu.. Çeşit çeşit tropik meyveler, soyulmuş dilimlenmiş bir şekilde bizi bekliyordu.. Bay Hai da sağolsun bizlerle çok yakından ilgilendi.. Komiklikler şakalar hiç eksik olmadı 🙂 Hemen masanın yanında kurulmuş olan salıncak ve hamak da dikkatimizden kaçmamıştı.. Herkes sırayla hamak zevkini yaşadı haliyle.. Sonrasında bahçenin içerisinden, çeşit çeşit ağaçların arasından geçerek Bay Hai’in evine geri döndük..
Bisikletlere atlayıp tura devam etme vakti gelmişti.. Bay Hai ile vedalaştıktan sonra yola koyulduk.. Yeşillikler içinde, dere kenarlarında yaptığımız bu bisiklet turunun verdiği huzuru kelimelerle anlatamam sanırım, kendi gözlerinizle görmeniz lazım 🙂 Bir süre daha pedal çevirdikten sonra öğle yemeğimizi yiyeceğimiz köy evine ulaştık, bahçeden içeri girdik, bisikletleri parkettik ve eve doğru adımlarımızı attık..
İçerde evin beyi bizi karşıladı [adını sormamışız walla 🙂 ] ve çeşit çeşit lokal yemeklerle donanmış masaya buyur etti.. Bu tür misafir kabul edecekleri günlerde evin hanımı sabah erkenden kalkıp alışverişini yapıyor ve biz gelene kadar tüm yiyecekleri hazır ediyormuş.. Sağolsun masa gerçekten etkileyici gözüküyordu.. Özellikle balığın tadı enfesti 🙂 Yola devam etmeliydik, daha çevrilecek pedallarımız vardı 🙂 Yemeğimizi yiyip biraz da dinlenip yola koyulduk..
Köyün içinden, çentik tarlalarının arasından, derelerin kenarından geçerek yaptığımız ve çok memnun kaldığımız bu bisiklet turunun sonuna geliyorduk yavaş yavaş.. Bir süre daha yola devam ettikten sonra ana yola bağlandığımız bir noktaya geldik ve yolun karşısında arabamızın bizi beklediğini gördük.. Bisikletleri bizimle beraber gelen köyden iki arkadaşa teslim ettikten sonra arabaya atlayıp kente dönüş yoluna koyulduk.. Bir kaç saatlik yolculuğun ardından otele döndük ve dinlenmeye çekildik çünkü bir sonraki sabah erkenden Hanoi’ye doğru yola çıkacak ve Ha Long Bay turunu da içeren tatilin ikinci ayağına başlayacaktık 🙂
Ellerine sağlık Hemşo çok güzel bir yazı olmuş.. ABD’nin gizli Tarihi’ni izlediğim bugünlerde gezi yazınla birlikte görmek istediğim yerler arasına girdi Vietnam 🙂
Şimdi bir soru, THY’de ve bazı kaynaklarda başkent Ho Chi Minh City olarak geçiyor. Saigon başkent içerisinde bir bölgenin adı mı ? başkentin tarihi adı mı ? Başkentin diğer adı mı ? Yada ne farklı bir durum mu var ?
Rica ederim hemşo, ne demek.. Bakarsın beraber bir daha gideriz ileride 🙂
Soruna gelecek olursam, doğrudur, günümüzde Saigon şehrin merkezine (District-1 diye de geçiyor) verilen bir ad.. 1975’te Vietnam Savaşı sonrasında komünistler kenti ele geçirdikten sonra ismini değiştirip, liderlerinin anısına Ho Chi Minh City ismini vermişler..
Pratikte ikisi de kullanılıyor ama.. Hatta havaalanları “Ho Chi Minh City Airport” ama kısaltması “SGN” olarak geçiyor 🙂
Ellerine sağlık, Müge’nin kısa ve öz anlatımından ( Not Defterim) sonra uzun bir okuma olduysada sıkılmadan zevkle okudum ve çok beğendim hem yazını hem de gezdiğiniz yerleri.Yeni yazılarda buluşmak üzere…
Değişik coğrafyalar ve iklimlerle bizi de buluşturduğun için çok teşekkür ederim. Fakat malzemeyi biraz hovardaca harcıyorsun hissine kapıldım. Belkide kıskançlıktandır. Ben olsam bu malzemeden en az on bölümlük yazı çıkarırdım. 🙂
Kesinlikle katılıyorum. Aslında daha ne bilgiler var elimizde ama Şangay Rehberi okuyucularını sıkmamak için sanırım bu kadarını yayınlamak istedi
sevgili Şangay Rehberimiz 🙂
@nuray : Çok teşekkür ediyorum, elimden geleni yapmaya çalıştım 🙂
@necmi : Yazıları çok fazla bölmek istemiyorum ama bu seyahatin yazısını iki bölümde ele aldım, yoksa gerçekten de çok uzun olacaktı 🙂
@nippur : Çok acaip bilgiler var elimizde Vietnam ile ilgili, açıklarsak Günay Asya sarsılabilir, di mi 🙂
Bu vesileyle bu uzun yazıyı sıkılmadan sonuna kadar okuyan, bir de üşenmeyip yorum yazan herkese teşekkür ediyorum.. Aynı performansı ikinci Vietnam yazısında da göstermenizi diliyorum 🙂
[…] beraber başkent Hanoi ve de doğal güzelliği ile ünlü olan Ha long Bay’de geçirdik. Eşimin sitesinde detaylıca bulacağınız bilgilerin dışında benim paylaşmak istediklerim: # Vietnam […]
Dincer bey,merhaba Cinde yasiyorum yakinda Turkiye ye donucem tatil icin. Vietnam vizesi almak icin nasil bir yol izlediniz? Sizce burda mi yoksa TR de mi basvurmaliyim? Internetten okudugum kadariyla oldukca zor gozukuyor, kesin ve net bir bilgilendirme de bulamadim acikcasi buyukelciligin de sitesi dahil olmak uzere. Tecrubenizi paylasirsaniz cok sevinirim.
Merhaba Burcu hanım, nereden başvurduğunuzun çok önemi yok maalesef.. Türk pasaportunuz varsa maalesef vize için gerekli olan davetiyeyi almanız epeyce zorlaşıyor.. Bizim tatili eşimin iş seyahati ile birleştirdiğimiz için onun şirketi yardım etmişti davetiye konusunda.. Yoksa muhtemelen alamazdık..
Bu arada zamanında Mustafa bey (mustafa altash) ile yazışmıştık aşağıdaki yazının altındaki yorumlarda, bir de isterseniz oraları okuyun, sonrasında kendisine ulaşıp bir fikir alın.. Vietnam konusunda epeyce bilgili kendisi..
http://goo.gl/E8QkfX
Umarım davetiye alıp bu güzel ülkeyi görme fırsatını yakalarsınız.. Şimdiden kolay gelsin,
Vietnam vizesi ile ilgili olarak ek bir bilgi de vereyim.. Geçtiğimiz günlerde Şanghay konsolosluğumuz tarafından düzenlenen bayramlaşma organizasyonuna katıldık.. Orada tesadüfen karşılaştığımız bir çiftin Şanghay’da tatil için bulunduğunu, aslen Vietnam konsolosluğunda çalıştıklarını öğrendik.. Orada çalışan arkadaş ile sohbet etme imkanı bulduk, adını sormayı unuttum maalesef ama kendisi çok ilgili, sıcakkanlı ve yardımsever biriydi.. Kendisine bu vize konusunu sorduğumda vize çıkarmanın zorluğundan kendisinin de haberdar olduğunu söyledi.. Ne var ki şu aşamada yapılacak fazla bir şey yokmuş.. Vietnam ikili ilişkiler bazında Türkiye’yi çok fazla tanımadığı için ülkemiz hakkında biraz önyargılı davranıp vize olayını zorlaştırıyor olabilir dedi.. Bunun için de ikili ilişkilerimizin artması, üst düzey yetkililerin karşılıklı olarak Vietnam ve Türkiye ziyaretlerinin gerekli olacağını konuştuk.. Böylece Vietnamlı yetkililer ülkemizi daha iyi tanıyıp, ne kadar sıcakkanlı, misafirperver bir halka sahip olduğumuzu görüp vize koşullarını gevşetebilirler 🙂 Tabii bunlar kısa vadede olur mu olmaz mı, veya ne zaman olur, hep birlikte bekleyip göreceğiz..
Vietnam vizesi hakkinda “Yolda Olmak” web sitesinde yazilmis guzel bir yazi yazilmis..http://yoldaolmak.com/vietnam-vizesi.html
Cok tesekkur ederim ilginiz ve zamaniniz icin 🙂
@Nevin : Çok teşekkürler katkınız için..
@Burcu : Rica ederiz, inşallah vize almayı başarabilirsiniz 🙂
Merhaba Dinçer Bey, elinize sağlık, yine süper olmuş. Yazıyı hızlı hızlı okuyup, bir hevesle Vietnam hayalleri kurmaya başlarken, yorumlarda hüsrana uğradım. Vize konusu yıktı beni. Neyse, çocuklarla zor olurdu diyerek kendimi kandırayım bari. Thailand hakkında bilginiz var mı? Vize, tatil, otel? Ya da plajı güzel başka bir yer? Yakın ve vize zorluğu olmayan.
Sevgi Hanım, çok teşekkür ederim.. Güzel bir tatil olurdu gerçekten de.. Vize konusunda “alternatif yollar” öğrenmeye çalışıyorum, eğer muvaffak olabilirsem size de haber vereceğim 🙂
Tayland’a iki kere gitmiştik, birinde Phuket diğerinde ise Koh Samui’ye.. Ben ikincisini daha çok beğendim, size de orayı tavsiye ederim şahsen..
Filipinler’de bulunan Boracay’ı da gözden kaçırmayın bu arada 🙂
[…] senesinin yazında ziyaret ettiğimiz Vietnam ile ilgili olarak iki adet yazı yazmıştım.. Gerek bu yazıların altına gelen yorumlarda, gerek de arkadaş […]
merhabalar harika bir yazı teşekkürler! 🙂 geçen sene ben de vietnam da bulundum. vietnam denilince sadece savaş geliyor ama vietnam gerçekten çok apayrı bir ülke. çok ama çok beğendim. inanılmaz yerlere sahip bir ülke. insanları da çok cana yakın ve yardımsever. gidin.. mutlaka görün. bu arada vize almak isteyenler için; kendi deyimimden bahsedeyim bir faydam olsun. kapıda çok kolay bir şekilde vize alabiliyorsunuz. ben vietnamda yerel bi seyahat acentesinin türkiye temsilciliğini yapan bir firmadan aldım. çok ilgili davrandılar, 1 hafta içinde de c1 belgesi (vize onay mektubu) nu teslim ettiler. herhangi bir şekilde evrak da talep etmediler. ihtiyaç olan uçak bileti ve kalacak yer ön rezervasyonlarını kendileri hallettiler. bunun bana maliyeti 100 $ oldu. vietnama varışta havaalanında konsolosluk yetkilileri vize başvuru formunu doldurmamı istediler. bu formda kişisel bilgiler, vietnamda ne amaçlı bulunduğum gibi bilgiler soruluyordu. bunları doldurup c1 belgesi ve 1 adet biyometrik fotoğraf ile teslim ettim. görevli kişi benden 25 $ istedi ve 10 dk da vizemi pasaportuma yapıştırdılar. ardından da vietnama girdim. 15 günlük efsane zaman geçirdim. mekong delta, halongbay, sapa ve hoi an favorilerim! mutlaka buraları ziyaret edin. ek olarak che! tatlısını denemeyi unutmayın ?? bu arada c1 belgesi aldığım firmanın mail adresi vietnamavize@gmail.com. bu konuda problem yaşayan kişiler destek alabilirler. yardımcı olabilirsem eğer ne mutlu. sevgiyle kalın