Geçtiğimiz hafta perşembe günü itibariyle Çin’de kaplan yılı sona erdi ve tavşan yılına girildi.. Çin Yeni Yılı tatili nedeniyle milyonlarca insan memleketlerine doğru yola çıktı.. Akşamları başlayan ve gecenin geç saatlerine kadar süren havai fişek/maytap/çatapat sesleri ise her sene olduğu gibi bu sene de favorilerdendi.. Ne kadar uzun süre ve ne kadar şiddetli ses çıkarırsan o senenin sana o kadar başarı getireceği gibi bir inanış var yanlış bilmiyorsam, bu nedenle Çin Yeni Yılı haftası epey gürültülü geçiyor buralarda 🙂
Gerek bir haftaya yaklaşan resmi tatil, gerek de gürültünün şiddeti nedeniyle genelde insanlar ülke dışına çıkıyorlar tatil için bu süre zarfında.. Haliyle tatil fiyatları da bu hafta için normalin 2-3 katına fırlıyor.. Bizim aslında son haftaya kadar bir planımız yoktu.. Daha doğrusu bir ay kadar önce bir Yeni Zelanda hevesi oluşmuştu ama o heves sadece uçak bileti fiyatlarını kontrol edene kadar sürdü 🙂 Normalde zaten yüksek bir fiyatı olan Şanghay-Auckland uçuşlarının Çin Yeni Yılı haftasındaki fiyatları dudak uçuklatıcıydı gerçekten.. En sonunda tüm haftayı bari burada geçirmeyelim dedik ve yakınlara bi yerlere kaçmaya karar verdik.. Hem fiyat hem de lokasyon olarak en uygun yer Güney Kore’nin başkenti Seul gibi göründü..
Şanghay-Seul uçak bileti fiyatları epeyce uygun.. Mesafe epey yakın olduğundan olsa gerek 🙂 Yaklaşık 1.5 saat süren bu uçuş için Çin Yeni Yılı haftası olmasına rağmen 1900küsür RMB’ye gidiş dönüş bileti bulabildik.. Genelde insanlar tatilde sıcağı tercih ettikleri için güneye iniyorlar tabii, bizim gibi kuzeydoğuya giden pek olmasa gerek 🙂 Velhasıl cTrip sitesi aracılığıyla Seul biletlerimizi alarak son dakika kararıyla bu seyahati kesinleştirmiş olduk.. Sonrasında otel seçimi için araştırmalara başladık..
Otel seçiminde tabii ki en önemli kriter lokasyondu.. Hem havaalanında otele ulaşım, hem de otelden şehirdeki atraksiyonlara ulaşım kolay olmalıydı.. İkinci kriter ise fiyatının çok pahalı olmamasıydı tabii ki.. Bir kaç gün süren araştırmanın ardından otel konusunda da kararımızı verdik.. PJ Hotel’i seçtik.. Gecelik oda fiyatı 550RMB civarı idi ve bu fiyata Agoda’dan rezervasyon yaptırdığınızda kahvaltı da dahil oluyordu.. Agoda’dan rezervasyonu yaptırıp, emailimize gelen voucher’ın çıktısını aldığımızda seyahate hazırdık resmi olarak 🙂
Havaalanından otele ulaşım gerçekten çok kolay.. Bavullarınızı alıp binanın dışına çıkar çıkmaz bekleyen otobüsleri görüyorsunuz.. 6015 no’lu otobüse binmeniz ve Chungmuro durağında inmeniz gerekiyor.. Otobüs şoförü PJ Hotel’i bildiği gibi, otobüsteki ses sistemi de durak ile birlikte otelin ismini de söylüyor gelince.. Otobüsün sizi indirdiği yerden yaklaşık 15-20 metre gerideki sokağa girip aşağı doğru yürümeye başlayın, sokak bitince oteli göreceksiniz.. Bu arada otobüs ring sefer yaptığı için indiğiniz yerden binerseniz 1 saat içerisinde havaalanındasınız..
İndiğiniz durak olan Chungmuro aynı zamanda metro istasyonunun da ismi.. 3 ve 4 no’lu metro hatlarına buradan ulaşabiliyorsunuz.. Otelin yeri aynı zamanda bu istasyon ile Euljiro-4 isimli istasyonun (2 ve 5 no’lu hat) arasında kalıyor.. Yani otelden kuzeye doğru 100 metre yürüseniz bir metro istasyonu, güneye doğru 100metre yürüseniz başka bir metro istasyonu.. Epeyce güzel bir lokasyon yani sonuç olarak 🙂 Ha tabi bu arada otelin kendi servis otobüsü de var, her yarım saatte bir müşteriler ücretsiz olarak belli başlı mekanlara bırakıyor..
İlk gün otele yerleştikten sonra yürüyüş yapmaya karar verdik.. Yürüyüşümüz bizi Seul Kulesi’ne kadar götürdü.. Epeyce bir tırmanış yaptık aslında kuleye ulaşana kadar.. Namsan Parkı içinde geçerek aynı isimli dağa epeyce bir tırmandık.. Ama sonunda gerçekten de o tırmanışa değdi.. 360 derecelik güzel bir Seul manzarası ve o manzaraya karşı içilen kahveler ve yenen tiramisu ilaç gibi geldi, tüm yorgunluğumuzu aldı 🙂 Dönüşte aynı yolu geri yürümeyi tercih etmedik, kule girişinde bekleyen otobüslerden Chungmuro durağından geçen otobüsü bulduk ve ona atlayarak 5-10 dk içinde otele ulaştık..Bu arada bizim tırmandığımız o yol için teleferik de varmış, biz dönüşte farkettik bunu 🙂
İkinci gün sabahtan kahvaltı sonrası otelin servis arabasıyla yola koyulduk.. İlk durağımız şehrin Mahmutpaşası diyebileceğimiz alışveriş bölgesi Namdaemun oldu.. Yalnız şöyle bir durum farkettik, bu yeni yıl kutlamaları sadece Çin’de değil, Kore’de de yapılıyormuş.. Havai fişek vs. kullanmıyorlar belki ama resmi tatil olduğu için bir çok dükkan kapalıydı ve bir çok kişi de şehri terketmişti tatil için.. Aslında bizim işimize geldi bu, sessiz sakin bir biçimde dolaştık şehrin sokaklarında.. Namdaemun’da tek tük de olsa açık dükkanlara göz gezdirdikten sonra yürüyerek Myung-dong Caddesi’ne doğru ilerledik.. Burası da alışveriş için ideal, çoğunlukla markalı mağazalardan oluşan büyük bir mekan.. Giyim, kozmetik, yiyecek, içecek vs. bir çok mağazayı burada bulabilirsiniz..
Oradan Lotte alışveriş merkezine gittik ama kapalı olduğunu görünce çok fazla oyalanmadan Yeouido Parkı’na doğru metro yolculuğumuza başladık.. Seul’u batı-doğu istikametinde bir nevi ikiye bölen Hangang Nehri kenarında bulunan bu parkta hem güzel bir bisiklet (iki kişilik tandemlerden kiraladık) gezisi yaptık, hem de nehir kenarına kadar inip soğuk ama güzel manzaranın tadını çıkardık 🙂 Sonrasında gene bir metro yolculuğu ve kısa bir süre içerisinde otele ulaştık.. Akşam yemeğini ise resepsiyondan tavsiyesini aldığımız Kore restoranında yedik, restorandaki elemanın Türkiye’den sadece Fenerbahçe’yi tanıyor olması dışında herşey dört dörtlüktü diyebilirim 🙂 Tıka basa doyduktan sonra otele dönmeden bir de Korenin ayak masajını deneyelim dedik ama Çin’dekilerle kıyasladığımızda çok da memnun kaldığımızı söyleyemem..
Üçüncü ve son gün otelden çıkış yaptıktan sonra çantaları orada bıraktık ve Chungmuro metro istasyonunun yakınında bulunan Namsangol Hanok isimli geleneksel Kore köyünü ziyaret ettik.. Epeyce kalabalıktı o gün, bir şeyleri açılışını yapıyorlardı ama anlayamadık 🙂 İçeride geleneksel Kore oyunları oynayan her yaştan insanı, gene geleneksel Kore evlerini ve eşyalarını görmek mümkün.. Açık hava tiyatrosunda ayrıca bir konsere de tanıklık ettik.. Hanok Köyü’nde epeyce vakit geçirdiğimiz için oradan çıkıp direk havaalanına gitmek durumunda kaldık başka bir mekan göremeden.. Hanok böylece Seul gezimizin son durağı olmuş oldu 🙂
Üç gün Seul için tam olarak yeterli gelmiyor belki ama epeyce bir mekanı güzel bir planlama ile gezebilirsiniz.. Şanghay’a olan yakınlığı nedeniyle haftasonu seyahatleri için bile gayet uygun.. Alternatif olarak, günübirlik kayak turu alabilirsiniz veya Kuzey Kore sınırına heyecanlı bir DMZ gezisine katılabilirsiniz.. Özellikle uzakdoğuda yaşayanlara tavsiye edebileceğim bir şehir..
hem gezi notların hemde güzel fotoğraflarınla beş yıldızı hak ettin.
herşey hoş,herşey güzel,yediğiniz içtiklrerinizle birlikte gezdiğiniz,gördüğünüz yerleri anlatmanız çok güzel.Biz de gitmiş kadar oluyoruz.Herşeyi anlayabildik de göl mü,deniz mi olduğunu anlayamadığımız o geniş alanın üstünde o jetskiye benzeyen araçları pek çözemedik.İnşallah o soğukta binmeye kalkmamışsınızdır
Gene beş beşlik yazmışım desenize Nuray hanım 😛
O araçlar sanırım bahar/yaz aylarında insanlar nehir üzerinde takılsınlar diye parketmiş oraya.. Bir kaç ay içinde seferlere başlarlar..
biz biletleri almistik gecen ekim ayi icin, annemlerin sangay plani kesinlesince iptal etmistik. simdi bu fotolar, bu yazi… inanir misiniz gitmis kadar oldum, acaba diyorum biz gitmesek mi artik oralara:) ben su an bir seul turu yaptim yani
Çok teşekkür ediyorum.. Ben gene de bi gidin kendi gözlerinizle de görün derim walla Nisan hanım, Seul dediğiniz şurası zaten 🙂
Siz de hoşgeldiniz bu arada 🙂
Yukarıdaki yazıya destek olması açısından birkaç nokta da ben eklemek istiyorum. Sevgili eşim ile birlikte, -sıkı dostum Dinçer ve değerli eşi hemşom Müge ile yaptığımız Japonya gezisi sonrası- saat farkı nedeniyle dönüş yolunda biraz da Seul’de vakit geçirip tatili öyle sonlandıralım istedik.
Gitmeden önce görmek istediğimiz noktaları belirledikten sonra ulaşım kolaylığı ve merkezi bir lokasyon olarak biz de aynı muhitte bulunan Ibis Styles Ambassador Myeongdong otelinde karar kıldık. Otel, Myeongdong metro ve otobüs istasyonlarına yaklaşık 100 m mesafede, aynı şekilde Chungmuro istasyonuna da 300 m gibi yakın bir lokasyonda olduğu için hem doğu batı hem de kuzey güney yönündeki metro hatlarının kolayca kullanılabildiği bir yerde. Havaalanından 6015 nolu otobüs ile gelip Myeongdong istasyonunda inmeniz gerekiyor. Kişi başı 15000 Won ödemesi mevcut, eğer havaalanı içerisinden bilet almadıysanız otobüste de ödeme yapabiliyorsunuz. Dönüş uçağımız erken saatte olduğu için otobüs geldi gelmedi endişesi yaşamayalım diye dönüşte de metro hattını kullandık. Öncelikle Myeondong istasyonundan ana Seul istasyonuna, oradan da Airport Line ile Incheon Uluslararası Havalimanına vardık. Metroda ödenen ücret -kişi başı 4350 Won- otobüse göre çok daha ekonomik olduğu için çoğunlukla bu yol tercih ediliyor; aynı zamanda trafik nedeniyle geç kalmaları önlüyor. Süre olarak karşılaştırırsam da neredeyse benzer sürelerde yolculuk yapıyorsunuz. Bu arada şehir içi ulaşım için biz genellikle metroyu tercih ettik, Kakaometro isimli uygulama bu konuda bize çok fayda sağladı. Nereden nereye gideceğinizi seçtikten sonra size uygun rotaları listeliyor, hem ücretini hem de hangi taraftaki kapıdan inmeniz gerektiği gibi detayları da mevcut, kesinlikle tavsiye ederim.
İşin ulaşım kısmını bir kenara bırakırsak; iki günümüzü biraz saray gezmesi çokça alışveriş şeklinde planlamıştık. Burada bahsedeceklerim konuyu uzatmamak adına yazıda geçmeyen kısımlardan oluşacak. İlk gün öncelikle saray gezilerini aradan çıkarmak adına önce Gyeongbokgung Palace sonrasında da Changdeokgung Palace ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. İlki ana imparatorluk sarayı, diğeri ise 10 sene sonra yapılan ikinci saray. Saraylar arasında ise yazıda bahsi geçen Namsangol Hanok isimli geleneksel Kore köyüne alternatif olarak gezilebilecek Bukchon Hanok köyüne uğradık. Gyeongbokgung a 4 nolu hattı kullanarak yine aynı isimli istasyonda inerek ulaşılabilir. Son akşamımızda ise Seul’un finans ve sosyete merkezi olan meşhur Gangnam semtine yolculuk yaptık. Yemek için beğendiğimiz mekanın bulunduğu Nonhyeondong bölgesi, Gangnam’a bir istasyon mesafede olduğu için 4 nolu hatla Sinsa durağında inip oradan Gangnam istasyonuna doğru uzanan yolu takip ettik. Her ne kadar aradığımız mekanı bulamamış olsak da caddenin ara sokaklarında çok sayıda alternatif mevcut, mesai sonrası inanılmaz kalabalık oluyor. Gangnam’ın merkezinde ise gösterişli, ışıklı binalar haricinde çok da bir şey bulamadık 🙂
Sevgiler..
Sıkı dostum, ellerine sağlık siteye yaptığın katkılardan ötürü 🙂