Yazı dizinin Şanghay’ı kapsayan beş, Xian’dan bahseden bir, yani toplam altı yazısından sonra kapanış için de kısaca bir şeyler yazmak istedim.. Bu yazının ardından Şanghay ile ilgili genel mekan bilgileri içeren yazılarıma geri dönüş yapacağım kısmetse 🙂
Serkan ve Hemşo, Şanghay’da ve Xian’da beraber geçirdiğimiz yedi günün ardından, bayram sonrası ek olarak aldıkları üç gün iznin ikisini Beijing’de geçirmek istediler.. Daha doğrusu ben onlara bu şekilde bir program yapmıştım, onlar da sağolsunlar beni kırmadılar 🙂 Benim ek iznim olmadığı için onlara eşlik edemedim ama beraber takıldığımız bir haftanın ardından Çin ile ilgili yeterli tecrübeyi dinmişlerdi, o nedenle pazartesi sabahı içim rahat bir şekilde havaalanına yolcu ettim kendilerini 🙂
Beijing’de de aynen beraber Xian’da yaptığımız gibi bir seyahat gerçekleştirdiler.. Otel seçimini şehir merkezinde, Forbidden City’nin hemen dibindeki bir otelden yana kullandığımız için pazartesi gününü merkezdeki turistik mekanları yürüyerek dolaşarak geçirdiler.. Sadece yemek yiyebilecekleri bir yer bulma konusunda biraz sıkıntıları oldu, onun da kısa bir araştırmanın ardından üstesinden geldik..
Salı gününü ise Çin Seddi turuna ayırdılar.. Otel vasıtasıyla kaydoldukları bir tur onları başta Çin Seddi olmak üzere sanırım toplamda dört ayrı mekana götürdü ve akşam üzeri şehir merkezine bıraktı.. Sonrasında orada biraz daha takıldıktan sonra rotalarını havaalanına çevirdiler ve akşam 21:30 uçağı ile Şanghay’a geri döndüler.. Havaalanından bindikleri taksinin şoförüne bizim evin adresini hiç zorlanmadan söylemeyi bile başarmışlar, ki bu çok rastlanan bir şey değildir buralarda 🙂
Her güzel şeyin bir sonu olduğunun bilincinde olarak Çarşamba gününe gelmiştik.. Şansımıza bahardan kalma bir gün karşıladı bizi.. Sabahtan kahvaltıyı es geçtik, bavulları hazır hale getirdik.. Öğlen yemeğini kahvaltı ile birleştirdik, ve Burger King’de Evren ile buluşarak Whooper’ları götürdük 🙂 Sonrasında Starbucks’ta içilen kahvenin ardından Evren’i ofisine yolcu ettik ve biz de son kalan alışverişler için fake market’e uğradık..
Sonrasında, eve dönmeden önce, Hemşo’ya iPhone almak için buranın telefon pazarı sayılabilecek mekana götürdüm arkadaşları.. Bu mekanla ilgili ayrı bir yazı yazmayı düşünüyorum, o nedenle burayı kısa geçeceğim.. Mekanı öğrendiğimiz sevgili İlker’e buradan teşekkürlerimi sunuyorum bu arada 🙂 Hemşo’yu güzel telefonuna kavuşturduktan sonra eve döndük ve uçak saatini beklemeye başladık..Ve maalesef o saat geldi.. Hemşo ve Serkan’ı taksiye bindirdik ve Pudong’a doğru yola çıktılar..
Sonuç olarak söylemeliyim ki, kurban bayramı tatili boyunca arkadaşlarımızla çok güzel vakit geçirdik.. Zaten siz de hemen herşeye yazılar vasıtasıyla şahit oldunuz 🙂 Sevgili dostlarım Serkan’a ve Hemşo’ya davetimi kırmayıp buralara kadar geldikleri için şunu söylemek istiyorum (Hemşonun doğaçladığı Çince vasıtasıyla) –> ŞİŞU!
Çok güzel bir seyahat yazı dizisi oldu.Zevkle okudum,eline sağlık, yüreğine sağlık…
Teşekkür ediyorum 🙂
o yemek arayışını hiç unutmayacağım valla 🙂 yiyecek bişeyler bu kadar zor mu bulunur yaw.. yemeği yedikten hemen sonra böcek, yılan, akrep ve benzeri şeyleri şiş olarak satan sokağa girmemiz, o koku, o şokun ardından da forbidden city giriş saatini kaçırmamız günü daha bir anlamlı yaptı.. hemşo yanımızda olaydı böyle mi olurdu 🙂
Walla ben de acaip merak ettim hemşo orda tam olarak neler yaşadığınızı 🙂
Resimlerden birinde Serkanın huşu içinde o kokuyu içine çektiğini görebiliyoruz bu arada 🙂