Bayram derken, Kurban Bayramı değil, yanlış anlaşılma olmasın.. Burada Çin takvimine göre çalıştığımızdan dolayı, maalesef bizim bayramlarda çalışmaya devam ediyoruz.. Ama bu sene Çin’in Milli Bayramı ile bizim Kurban Bayramı aynı zamana denk geldi ve biz de iki bayramı beraber kutlamış olduk.. Seyahate çıkarken Milli Bayram tatilinden faydalandık tabii 🙂 1 Ekim 1949 tarihinde kurulan Çin Halk Cumhuriyeti’nde her sene bu tarihte coşkulu kutlamalar yapılıyor, ve ayrıca bir süreden beri Ekim ayının başındaki bu ilk hafta tatil ilan ediliyor.. Hatta bir çok kişinin seyahat amaçlı kullandığı bu haftaya “Golden Week”, yani “Altın Hafta” deniyor.. Biz de işte bu Altın Hafta’dan faydalanarak minik bir tatil yapalım dedik ve rotamızı Singapur olarak belirledik..
Singapur uzun süredir görmek istediğim ama bir türlü gitme fırsatını bulamadığımız bir ülkeydi.. Ülke diyorum ama aslında orta çaplı bir şehir büyüklüğünde Singapur.. 718 km2’lik bir alana yayılmış olan ülkenin nüfusu yaklaşık 5.5milyon. Karşılaştırma yapacak olursak biricik memleketim Tekirdağ’ın alanının 1111 km2 olduğunu söyleyeyim ki, ülkenin büyüklüğü anlaşılsın 🙂 Hep duyduğumuz o değişik kurallara (ülkede sakız çiğnemenin ve satmanın yasak oluşu mesela) sahip Singapur’u dışarıdan okumak yerine bir de içeriden gözlemlemek şansı bulabildik en sonunda..
Singapur yolculuğunu China Eastern havayolları ile yaptık.. Aslında gene hep ününü duyduğumuz Singapur Havayolları’nı da denemek istedik ama gerek fiyatlarının biraz uçuk oluşu, gerek de saatlerinin çok uygun olmayışı yüzünden China Eastern’da karar kıldık.. Çoğu zaman olduğu gibi biletlerimizi cTrip sitesini kullanarak aldık.. Gidiş uçağımız cumartesi sabah 9:30 gibi kalkacaktı, dönüş uçağımız ise cuma öğleden sonra 16:30 gibi hareket edecekti Singapur’dan.. Böylece ülkede kalabileceğimiz kadar kalmaya çalışacaktık 🙂 Şangay’dan Singapur’a direk uçacaksanız 5.5 saatlik bir yolculuğa hazır olmanız gerektiğini de hatırlatayım bu arada..
Gidiş uçağında, havaalanına erken de gitmemize rağmen, acil çıkışta koltuk bulamadık maalesef.. Bu durum benim gibi uzun boylu biri için özellikle uzun uçuşlarda moral bozucu oluyor.. Şangay-Singapur yolculuğumuz biraz da bu nedenle çok konforlu olmadı.. Sakin geçen bir yolculuğun ardından öğleden sonra 15:30 gibi Singapur Changi Havaalanı’na indik.. Açıldığı günden beri yüzlerce kez “en iyi havaalanı” ödülü alan bu mekanı da en sonunda görmüş olduk.. İçerisinin temizliği, genişliği, yeşilliği Changi’nin gerçekten de diğer havaalanlarının en az bir kaç gömlek üstünde olduğunu gösterdi bize.. Yavaş yavaş, sağo sola baka baka bavullarımızı alacağımız banta doğru ilerledik, çok fazla beklemeden bavullarımızı aldık, havaalanından çıktık ve bir taksiye atlayarak kalacağımız ilk otelin yolunu tuttuk..
Kalacağımız ilk otel dedim çünkü gitmişken Singapur’un bir başka “imza yapısı”nı da tecrübe etmek istedik.. Bu mekan, Marina Bay Sands adlı oteldi.. Üç gökdelenin ve bu üç gökdelenin üzerinde oturan devasa bir gemi şeklindeki teras/havuzun oluşturduğu bu otel internette Singapur fotoğrafları diye aratınca karşınıza çıkacak olan sonuçlar arasında en ünlülerden biridir sanırım.. Çok uzun zamandan beri aklımızda olan o havuzda yüzmek ve manzarayı izlemek fikrini de gerçekleştirmek istedik ve ilk iki günümüz için bu oteli ayarladık.. Fiyatı biraz pahalı olduğundan iki gün yeterli olur diye düşündük ve Agoda’daki tüm puanlarımızı da kullanarak fiyatı indirebildiğimiz kadar indirdik ve rezervasyonumuzu yaptık 🙂 Bu arada bu “farklı” otelin nasıl yapıldığını merak edenler buraya tıklayarak inşa süreci ile ilgili hazırlanan belgeseli izleyebilirler..
Marina Bay Sands’te kaldığımız bu kısa sürede işin açıkçası otel sınırlarını pek fazla terketmedik 🙂 Zaten günün aydınlık kısmını kah havuz başında dinlenerek, kah havuz içerisinde eğlenerek ve bol bol fotoğraf çekerek geçirdik.. Bu arada yeri gelmişken Singapur tropikal ikliminin sıcak-severler için ideal olduğunu belirteyim.. Sene boyu ortalama 30 derecelik bir sıcaklıktan bahsediyorum 🙂 Biz de zaten bu sıcak hava sayesinde senenin son D vitamini banyosunu yapmış olduk 🙂 Akşamları ise yemek için gene otelin içerisinde bulunan büyük alışveriş merkezindeki sayısız seçeneklerden faydalandık, zaten yemek ve sonrasında hafif bir yürüyüş derken günün sonuna çabucak gelmiş olduk 🙂
Asıl Singapur seyahatimize Marina Bay Sands’tan çıkış yaptığımız pazartesi günü itibariyle başladık diyebilirim.. Gerçi o günü de sabah erken saatlerden check-out saatine kadar gene havuzda geçirdiğimizi itiraf etmeliyim 🙂 Çıkış yaptıktan sonra önce bavullarımızı emanete bıraktık ve metroya atlayarak Raffles Place bölgesine doğru yola çıktık.. Aslında iki gündür havuzdan bu bölgeyi epeyce görmüştük çünkü otelin tam karşısında yer alıyor.. Bir de yakından görmek istedik.. Bölge Singapur’un en önemli turistik ikonlarından biri olan Merlion heykelini de bulunduruyor.. TV kanallarında Singapur ile ilgili bir konu/reklem olduğunda gösterdikleri, ağzından su fışkıran, aslanın kafasına ve balığın vücuduna sahip bu yaratık Singapur ile artık epeyce özdeşleşmiş durumda.. Havanın sıcaklığı nedeniyle çok fazla vakit kaybetmeden otele döndük, çantalarımızı aldık, ve bir diğer otele doğru yola çıktık 🙂
Singapur’da asıl konaklayacağımız otelin öncelikle lokasyon olarak merkezi olmasını istedik.. Daha sonra ise Singapur’un havasını da göz önüne alarak yüzme havuzu olsun istedik.. Çünkü planımız gün içinde bol bol gezmek, sonra otele gelip havuz kenarında dinlenmek ve yüzmek, akşam ise kaldığımız yerden gezimize devam etmekti.. Bu bağlamda yaptığımız seçim Holiday Inn Orchard City Center adlı otel oldu ve bu seçimimizden gurur duyduk 🙂 Bu oteli Singapur’a gidecek herkese tavsiye edebiliriz.. Öncelikle tuvaletlerinde Endonezya stili “bidet” [bi de ne? 🙂 ] oluşu beni çok memnun etti, kahvaltılarında Nutella vermeleri iyice baştan çıkarıcı, geniş ve güzel bir yüzme havuzu ile beraber son derece yardım sever ve güleryüzlü çalışanlarını da düşününce kusursuza yakın bir otel olduğunu düşündük buranın.. Bu nedenle Holiday Inn Orchard City Center ismini notlarınıza alın lütfen 🙂
Öğle saatlerinde otele yerleşip biraz dinlendikten sonra öncelikle havuzunu keşfetmek istedik.. En üst kattaki havuz yeterli büyüklükte, ve diğer otel havuzlarının aksine sığ başlayıp sığ devam etmiyor.. 2.5 metreye kadar derinleşiyor.. Ben de gönül rahatlığı ile atlayabildim (çivileme) yani.. Yeterli sayıda havlu ve şezlong mevcut.. Güneş sevmeyenler için bir tarafını komple gölgelik yapmışlar.. Velhasıl çok beğendik 🙂 Havuz sonrası odaya geçip biraz daha dinlendikten sonra dışarı çıkıp otel çevresini keşfe başladık.. Otelin hemen yanındaki ünlü Orchard Road üzerinde yürüdük, ki bu caddeye sanırım buranın Bağdat Caddesi diyebiliriz.. Sağlı sollu yaklaşık yirmi adet AVM bulunduran bu cadde 2.2 km uzunluğundaymış ve günün her saati kalabalıklığını muhafaze ediyor.. Akşam yemeğimizi rastgele girdiğimiz Paragon adlı AVM’de bulunan Grandma’s Restoran’da yedikten sonra biraz daha cadde boyunca yürüyüp otele döndük..
Gördüğünüz üzere Singapur’daki ilk üç günümüzde çok fazla aksiyon yoktu 🙂 Tembellik üzerine kurulu bu üç günün ardından asıl turistik gezmelerimize salı günü itibariyle başladık.. Gidilmesi görülmesi gereken bir çok yeri cuma gününe kadar görmeye çalıştık.. Tüm gezdiklerimiz, gördüklerimiz, yediklerimiz, içtiklerimiz bu yazının ikinci bölümünde, çok kısa bir süre sonra sizlerle birlikte olacak, takipte kalın 🙂
Singapur belirttiğin Tekirdağ’dan küçük bir toprak büyüklüğüne ve de İstanbul’un 1/3 kadar olan nüfusa sahip olmasına rağmen çektiğin resimlerden anladığım kadarı ile büyüleyici bir ülke. Özellikle gökdelenlerin üzerindeki havuz insanı bir yandan hayrete düşürüyor bir yandan da ürpertiyor. Arka plandaki dönme dolap Londra’dakine çok benziyor. Acaba hangisi kopya çekmiş diye aklıma geldi birden. Sağ olun sağlıklı olun. Bizlere de yazılarınız ve resimlerinizle o coğrafyayı tanıttığınız için çok teşekkür ederiz….
Londradaki dönme dolap Singapur’dakinden 8 sene önce hizmete açılmış ama kopya çekmek demeyelim bence.. Esinlenmek olabilir belki 🙂
[…] dincerm: Londradaki dönme dolap… […]
Dincer bey Singapur icin türk vatandaslarina vize varmi acaba? Eger varsa siz vize islemlerini nasil yaptiniz?
Merhaba Reyhan Hanım,
Türk vatandaşları için vize gerektirmiyor Singapur. Biletinizi alıp giriş yapabilirsiniz rahatlıkla 🙂
bizde 1Mayis resmi tatili firsat bilerek 5günlük bir Singapur tatili yaptik. Rüya gibi bir yer. Cok yer gezdim, gördüm ama Singapur kesinlikle gidilmesi, görülmesi gereken bir yer. Biz esimle hayran kaldik. Sizin tavsiyelerinize de uyarak muhtesem günler gecirdik.
Öyle bir Ülke düsününki Caminin yaninda hindu tapinagi ve karsisinda Kilise, kimse birbirine karismiyor, herkes saygili, Camilerden ezan sesi yankilaniyor, herkes süper ingilizce konusuyor, Sokaklar temiz…
Ben nacizane Singapur hakkinda bir ek bilgi vermek istiyorum. Bütün mekankar (kahvalti mekankari dahil), cafeler, alisveris merkezleri v.s. Saat 11den sonra aciliyor. Bizim gibi erkenden yollara düsüp sasirmayin diye belirtmekde fayda var sanirim
Reyhan Hanım, kesinlikle katılıyorum yorumlarınıza.. Bir fırsat olsa da o taraflara yeniden gitsek diyorum ben hala.. Biz de çok sevmiştik gerçekten Singapuru.. Yaşanılacak bir yer kelimenin tam anlamıyla..
[…] ve eşi hemşom Müge daha önce bu şehir devleti deneyimlemişler ve yazısını yazmışlardı- Singapur yazısının altına yorum olarak […]
10-12 Nisan tarihlerinde Singapur’da geçirdiğimiz tatilden gözlemlediğim birkaç -güncel- bilgiyi eklemek istiyorum. Yazı içeriğine uygun olarak 2. bölüm altına da eklemelerim olacak 🙂
Singapur’da Türkler için vize uygulanmıyor ancak ülkeye girişte terör korkusu nedeniyle biraz daha fazla inceleniyorsunuz. Pasaport kontrole geldiğimiz sırada Türk olduğumuzu öğrenen görevli, neden geldiğimizi ne kadar kalacağımızı sorguladıktan sonra beni ve eşimi başka bir kontrol ofisine yönlendirdi. Orada 10 dakika civarında bekleme salonunda oturduktan sonra yanımıza gelen görevli, ülkeye neden giriş yapmak istediğimizi, nerede kalacağımızı, geri dönüş uçağımızı vb. bilgileri sordu. Zaten balayı nedeniyle bulunduğumuzu söyleyince ve tüm belgeleri de kendisi ile paylaştığımızda 3-4 dakikalık beklemenin ardından pasaportlarımıza mührü bastı ve içeri girebildik. Bir noktayı belirtmekte fayda var, kontroller ve yönlendirmeler esnasında bizimle ilgilenen tüm görevliler çok nazik ve önyargısızdılar; herhangi bir kötü muameleye ve olumsuzluğa rastlamadık.
Konaklamamızı Pan Pacific Singapore otelinde gerçekleştirdik. Yazıda bahsedilen Raffles Place bölgesinde bulunduğu için tatil boyunca uğrayacağımız tüm yerlere yürüme yoluyla gitme imkanı bulduk. Otel, hem lokasyon hem de çalışanlar ve hizmet açısından kesinlikle tavsiye edeceğim bir yer.
Değerli “sıkı dost”um, Tayland ile ilgili yazdığın yazının yanı sıra vakit ayırıp her iki Singapur yazısının altında girdiğin güncel Singapur notları için çok teşekkür ederim, ellerin dert görmesin 🙂
Yazılar bir nebze yardımcı olabilecekse ne mutlu “sıkı dostum”, asıl ben teşekkür ederim 🙂